parallax background

Salgın Hastalıklar Ve Öğrenme Korkusu

Yaşam İçin Sosyal Ölüm (Covid-19)
Mart 29, 2020
İçe Dönük, Hayata Açık
Nisan 13, 2020
 

Korona günlerinde sağlıkla ilgili sorunu olmayan “şanslı” insanlardansanız, evde otururken bir yandan da yeni bakış açıları geliştirmenize yarayacağını düşündüğüm güzel bir eseri sizlerle paylaşmak isterim: Albert Camus “Veba”.

Hayatta kendisi için her şeyin olanaklı olduğunu zanneden insanın karşısına beklenmedik afetlerin çıkması durumunda gösterdiği ortak davranışları bu eserde bulabilirsiniz. Camus “Veba” romanında, insanın felaketleri “gerçekdışı ve geçici” olarak görmesini, ümit, korku ve çaresizliklerinin evrenselliğini; doktorların bir çok hastaya yetişme telaşını ve bu esnada kendilerini nasıl da tükettiklerini çarpıcı bir üslup ile anlatıyor ve diyor ki: “Adeta hemen geçeceğine inandığı kötü bir rüya gibidir insan için felaketler.”  

Romanı okurken şunlar üzerinde düşünmeye başladım: Hayatlarımızda ne kadar da çok (toplumsal başarı kriterlerince) daima yükselmek ve zenginleşmek istiyor, “hayat standartlarını korumak” denilen koca insanlık yalanını yaşamımızın hedefi olarak tayin ediyoruz. Korkunun sofrasından da alacağımız öğreti nimetlerinin olduğunu unutuyoruz. Bu sofraya oturduğumuzda hemen kaygılanıp bir sakinleştiriciyi ağzımızdan yuvarlayıp iştahımızı kapatarak “ben tokum” diyor ve kalkıyoruz. Zira korku sofrası, öğrenmeyi ve değişimi mecbur kılarken rahatlık ise malumatfuruşluğu getiriyor sanki. Kim bilir belki de insan, bugüne değin var olduğu tarihler boyunca korkudan öğrendiklerini rahatlık dönemlerinde öğrenmemiştir.

Neyse konumuza dönersek, korku sofrasından bir bahaneyle kalkınca bildiğimiz yollardan evimize doğru geçerken bildiğimiz makarnalarımızı satın alıyoruz, yine bildiğimiz istifçi yöntemlerimizle evimize sığınıyoruz. Her zaman bebek kalan bir Pomeranian gibiyiz bazen; korkuyla yüzleşmemek için “mülkiyetin” ve “hayat standartı sabitliğinin” dizinin dibinden ayrılmak istemiyoruz. Öğrenmenin korkusu bildiklerimizden çok daha fazla şey vaat etse de bildiklerimizin yinelenmesi güvenilir ve içinden çıkılmak istenmeyen bir yorgan gibi sıcacık geliyor bize. Ne kadar da acayip. 

Dostoyevski kesinlikle haklı, gerçeklikten daha fantastik bir şey yok şu hayatta! 

Comments are closed.