parallax background

Ana ve Doğum Anı

Ergenlik ve “Sağlıklı” Dinamik Aile
Eylül 18, 2019
İnsan konuşarak iyileşir mi?
Ekim 2, 2019
 

Gebelik sürecinde zihnindeki idealler, okuduğu bilgiler, kulağına fısıldanan tavsiyeler ile kendini kuvvetli hisseden anne adayı, doğum ile yeni bir döneme geçer. Cahil hissetme evresi. Bebeğinin kucağına gelmesi ile beraber bu kadar “donanımın” bir anda ortadan kaybolmasına anlam veremez. Kucağında ağzıyla, eliyle, bedeniyle kendisine tutunmaya çalışan bir insan yavrusu tüm gerçekliği ile durmaktadır. 

Evet, insanın tutunabileceği bir varlığa yönelme arzusu doğumu ile beraber, annesinin memesini aramasıyla birlikte başlar. Daha gözleri açılmamış olan bebek, kafasını sağa sola oynatarak ilk arayış yolculuğuna çıkar. Eğer onu beslemeye hazır bir kaynak varsa, ağzıyla sıkıca tutunur ve emmeye başlar. Bir bebek için annesinin memesi, aradığı ve “bulduğu” ilk yeryüzüdür. Bebek dünyaya kaybolur ama memeye doğar. Açlığını giderecek, vücudundaki gerginlikleri hafifletecek ve dürtülerine cevap verecek bir kaynaktır. Yeri geldiğinde onu tırmalar, okşar, çekiştirir, karnı doyunca iter… Duygu dünyasını bu sayede zenginleştirir. Meme, bebek için yarının bugünden daha iyi olacağına dair güveninin oluşmaya başladığı bir madendir. 

Anne için her şey yolunda giderse memesinden süt gelir ve kendisini bereketli hisseder. Bunun bilinçaltı gururunu yaşar. Bazı teknik detaylara boğulmadan binlerce yıldır süregeldiği şekliyle yavrusunu besleyebilecektir. Eğer sütü gelmezse ki bu durum iradesine bağlı değildir, şartlarına yeni eklemeler yaparak bebeğini yine beslemeyi başarabilir. Ama sütü gelmediğinden dolayı kendisini başarısız, lanetlenmiş gibi hissetmesi işleri zorlaştırır. Elindeki imkanları değerlendirememeye başlar. Üzerinde özellikle durmak isterim ki “Ana” olmaktan kastettiğimiz şey bebeği arzulamak ve ona temas ederken hoşnut olmaktır. Memeden süt gelmese bile annenin yavrusunu kucağında taşıma arzusu bebeğin karnını doyurmaktan öte aradığı manevi kontağı bulmasına sebep olur. Ana olmak, spontan olmak demektir. Zira çok geçmeden bebeği büyüyecek ve yeni ihtiyaçları ile annesini de gelişime zorlayacaktır.

Sütünün gelip gelmemesiyle meşgul olmak yerine bebeğini memnuniyetle sarmalayan bir anneye karşı bebek de sevgi duymaya başlar. Her sevgi gibi bebeğin bu sevgisi de ayrılık acısı riskini taşır. Bebek içindeki ayrılma acısını kontrol edemez ama anne sevgisinden de vazgeçemez. Bu kriz içerisinde kalması mümkün değildir. Bu noktada annenin yanında olacağına inanma ve güven duyma ihtiyacı ortaya çıkar. Annesinin yanına geri geleceğine inanan bir bebek bilinçaltı ayrılık gerilimlerini bu şekilde yumuşatır. 

Memeden, anne kucağına, kucaktan yere, yerden yan odaya doğru başlayan seyahat, babaya, diğer yakınlara, okullara ve başka memleketlere doğru devam eder. Çocuğun gelişimi her zaman anneden uzağa doğrudur. Böylesine somut bir gerçekliğe annelerin söylediği farklı ayrılık türküleri vardır. Bazıları gerçeğe yakın olur, bazıları da tamamen uzak. Anne gerçeğe ne kadar yakın bir türkü tutturursa bebek de hayatın gerçeklerine o kadar tutunur ve özüyle temas kurabilen bir çocuğa evrilir. Ne kadar efsane barındıran bir türkü olursa da o kadar duygu dünyası kompleks bir çocuk olur.

Comments are closed.